25 Temmuz 2014 Cuma

Stres ve Gelecek Korkusu

Gelecek, ölüm ve yok olma korkusunun yarattığı sorumluluk ve sürekli kaygı düzeyi, insana elem veren duygulanım durumları olduğundan, insanı mutsuz kılar. Mutluluk, insana haz veren neşe, sevinç gibi duyguların yaşanması ya da umut gibi bir duygulanım durumunun beklenmesinden kaynaklanır, insanı kimi kez günlük yaşamdaki neşe ve sevinç, kimi kez gelecekteki umut mutlu eder. çoğu kez de gelecekteki umut, günlük yaşamdaki neşe ve sevinçten daha güçlü ve sürekli bir mutluluk verir insana, insan, içinde bulunduğu, yaşadığı toplumsal ortamda başkalarından ilgi, sevgi, saygı bekler. Kendisine güvenmek, kişiliğine saygı duymak ister. Kendisini gerçekleştirmek, varlamak için çaba harcar. Böylece amaçlarına beklentilerine, isteklerine erişmeyi tasarlar. Bunlara erişir ya da erişemez. Bunlara erişmeyi tasarladığı sürece mutluluğu oluşturan neşe ve sevinç gibi duygulanım durumları, şimdiki zamandan kaynaklanır, umut gelecek zamana ilişkin tasarıların şimdiki zamanda yarattığı haz, neşe ve sevinçtir.
İnsan amaçlarına, beklentilerini, isteklerine erişemedikçe, gele-” çekten umudunu kestikçe mutsuz olur. Mutsuzluk da gelecek korkusunu artırır, kaygı düzeyini yükseltir, zorlanma olasılığını çoğaltır. Günlük yaşamında mutsuz olan, zorlanan, karamsar ve kötümser bir insan, geçmişi eksik, hatalı, kötü biçimde yorumlamaya başlar. Yaşadığı anı da bu yorumlamanın yarattığı kaygıyla değerlendirir. Bu olumsuz değerlendirme, durumluk kaygı düzeyini yükseltir, zorlanmayı artırır, örnek olarak, çalıştığı işte başarılı olamayan insan, “keşke başka bir meslek seçmiş olsaydım” diye pişmanlık duydukça, günlük çalışmasını başarılı biçimde sürdüremez. Bu başarısızlık durumluk kaygı düzeyini yükseltir. Durumluk kaygı düzeyi yükseldikçe gelecek korkusu artar. Geçmiş daha kötü ve olumsuz yorumlanır. Bu durumun sürmesi ruhsal çöküntüye yol açabilfr.
zaman kişilik yapısı ve toplumsal ortamın amaç ve beklentilerine göre de zorlayıcı etken niteliği alabilir, insanın zamanı değerlendirmesi öncelikle duygulanım durumuyla bağlantılıdır. Mutlu insan zamanın nasır akıp geçtiğini anlamaz. Mutsuz insan zamanın yavaş ve zor geçtiğinden yakınır. Duygulanım durumuyla zaman arasındaki bu görece bağlantı dışında, amaçlara, beklentilere, isteklere erişmek için gösterilen çabayla zaman arasında da bağlantı vardır. Günlük işini bitirmek isteyen memur; toplantılara yetişmek isteyen yönetici; sınava hazırlanan öğrenci; akıp giden zamanla çabaları arasındaki çatışmayı yaşarlar. Başka bir deyişle, zaman bütün davranışları zorlanmaya dönüştüren zararlı bir etken olabilir, zamanın bu niteliği üzerinde ilk duran, 1968 yılında Hosach olmuştur. Araştırmacı zorlanmayı zaman içinde yer alan ve gelişen bir süreç olarak yorumlamış, zamanın sınırıyla zorlanma arasında bağlantı olduğunu belirtmiştir.  .
1977 yılında Janis ve Mann, zorlanmada zaman değişkeninin önemli rol oynadığını belirtmişler ve zamanın baskısının önemli bir zorlayıcı etken olduğunu ileri sürmüşlerdir, özellikle XX. yüzyılda kentleşmenin, sanayileşmenin, teknolojik gelişmenin getirdiği yaşama biçimi, zamanın baskısının zararlı etken niteliğini artırmıştır.
Başka dillerde de bulunan “vakit nakittir” deyimi, günümüzde birçok toplum ve insan için “zaman paradır” deyimine dönüşmüş, zamanın baskısını somut olarak gösteren bir yaşama biçimi olmuştur. Birçok insan daha çok kazanmak, daha rahat yaşamak için bitip tükenmeyen bir çaba, çalışma ve yarışma düzeni içinde, zamanın baskısından ve yarattığı zorlanmadan daha çok etkilenmektedir, zamanın değerini ölçecek doğru ölçütler bulunmadıkçarbu deyimin birçok insan üzerindeki olumsuz etkisi kuşkusuz sürüp gidecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder